Aslında şimdi tırışka dedim ya parfüm uzmanı varsa kızacak bana. “ben bu işe yıllarımı, burnumu verdim, kolay mı kokla, tanı, bunun üst notası var , alt notası var, orta notası var, dokusu var… Bu üst nota da her ne demekse? Müzik olayı falan mı? Alt notasında da ylang ylang, sedir ağacı ve şam eriği var (anasına da babası, yeni evliyken ylang ylang getiriyordu eve-karıcım sana ylang ylang aldım-aaaayyy- yandım anaaammm- dur panik yapma- yılan değil be görgüsüz kadın- ylang ylang çiçeği bu… bilmiyor musun, tropik polenezya yaylasında yetişir bu, şebinkarahisarda taaa ben çocukken, dedemgil polenezyada trekkinge gittiydi de nineme getirdiydi bunun esansını! ), orta notalarda paçulisi var- hani orta notayı anladık da paçuli ne oluyor? Nedir, yenir mi, kokar mı, ot mudur, çiçek midir, yenir mi, içilir mi nedir yani bu paçuli? Sedir ağacı var alt notasında diyor kadın bana. Ulen sen çam ağacını görsen elektrik direği sanırsın, kozalak görsen yerde, onun çamdan değil, doğal gaz kazısıyla yerden oynayan kaldırım taşı sanırsın? sedir ağacı nedir bir ağaç nasıl kokar nasıl bileceksin?
Ben, yani T.İ bunu yer miyimmmm? Bi de bana bilmiş bilmiş paçuli bilmem kaçıncı notada, sedir ağacı ve amber bilmem kaçıncı notada… Sanki senfoni besteleyecek haspa!
Kısacası ben anlamıyorum öyle büyük büyük laflardan. Hele hele küçük küçük insanlardan tarafıma geliyorsa, hiiç mi hiiç anlamıyorum. Ben koku üstadı falan değilim, burnum hoşlanırsa koktuğundan ne ala, yoksa bana ne paçuliden ardıç miskinden… gıcık tezgahtar kalkmış bana aa ardıç var bunun orta notasında, bakın şuranıza sıkayım dayayın burnunuza ayağıyla, 5-6 fıs da kendine sıkar ve seni tütsüler. Sonuç patçuli mi her neyse fücudunuzda bir koku kakafonisi oluşur.
Bi de ben şeyimdir. Nasıl diyim hiçbir zaman ben chanel no.5ten başkasını kullanmam o benim kokumdur diyenlerden olamadım. Ben maymun iştahlıyım parfüm olayında. Sıkılırım bıkarım aynı kokuyu sürekli kendimde koklamaktan. Şişe yarılandı mı kalır o parfüm, hooop gelsin yeni parfüm. Dikkat ediyorum da bir parfümü satın almamda bugüne kadar herhangi bir koku üstadının yani tezgahtarın (kendilerini üstad sanıyorlar da) hiçbir katkısı olmamıştır. İçinde sedir ağacının olması da beni hiç mi hiç ilgilendirmemiştir.
Geçen hafta tekin acara gidip koklamaktan tepe sersemi olmuş bir şekilde çıktım. Sebep? Ordaki uyuz kızın alakam olmayacak bir ton parfümü üstüme boca etmesidir ki, ordan çıkarken kendimi banu alkan gibi hissettim Afrodit gül sokakta!. O sıcakta üzerime sıkılmış onlarca kış kokusu, ağır baharatlı kokuyu atmak için kordonda epey yürümek ve ceryanda oturmak durumunda kaldım. Hayır ben kıza istemem diyorum, aa bu yeni çıktı mutlaka deneyin diyor, yahu ben sevmiyorum onu diyorum, fıssss, bu da var diyor, kullandım onu diyor, fıııs, yok bu kalsın baharatlı sevmem diyorum, fııss, şekerli o istemem koklamıştım daha önce diyorum fıısss.
Beni orda kendimle bıraktığı 5 saniyelik bir boşlukta şişesinden ne menem bir şey olduğunu hissettiğim yeni kokumla tanışmış oldum ve kaçar adımlarla banu alkan gibi uzaklaştım ordan ( o kadar kokuyla milli atlet Süreyya gibi koşamazdım ya gül sokakta, reca ederim yani)
Sonuç: tekin acarda beğen, free shoptan aldır.. bitti gitti. Tanıştırayım, Stella Mc Carthney’den – In Two… Bu aralar İngiliz modacılara taktım, kışın da af buyurun alexander mc queen’in kingdom’ını kullanmıştım. Şimdi de stellacığım tam benim için çıkarmış. Böyle hacışakir sabunu gibi sabun sabun kokuyor. Durun sıkayım 2 fıss da size…nası?