Perşembe, Aralık 01, 2005

Dünya, sen niye hiç adil değilsin?




Şımarık çocuk gittiğimiz davette annesine de bize de dünyayı dar etti. Tepişmekten, yerlerde sürünmekten, annesine şımarıklık yapmaktan, masayı dağıtmaktan, önüne gelen yemeği arsızca midesine indirip “daha, daha” nidalarıyla yan masada oturan aile fertlerine musallat olunca benim cinlerim hafiften selamlaşmaya geldiler. Ters bakıyorum anlamıyor, masada duran şeyleri deviriyor, düzeni bozuyor, ters bakmaktan başka birşey yapamıyorum, içim kahroluyor. Çocuk dememe bakmayın siz, kızımızın ergen olma yaşına 1-2 kalmış. Yanına da toplamış davetin diğer bebelerini, kendisi aralarında diken otu gibi sırıtmakta. Düşünsenize bir otelin balo salonundasınız herkes yemeklerini müzik eşliğinde yerken yerlerde çocuk güruhu yuvarlanıyor, bir elinde ekmek arası yaptığı o güzelim yemekle yerlerin tozunu süpürüyor, diğer elde kola bardakları sağa sola saçılıyor, itiş kakış sandalye ve masalar arasında koşturmaca oynuyor. Ayaklarınıza basıyor, çantanızı yerlere düşürüyor, sandalyenizi iterken sizin elinizdeki bardağı üstünüze boca ettirmiş oluyor, sonra masaya oturup oburlukla yemeklere saldırıp garsonlara terbiyesizce laf söylüyor, yan masadan annesinin içi rahat olsa da kızı obeziteyle burun buruna gelse de karnı tok, sırtı pek, gönlü rahat. Anne de arada kızının peşinde al yavrum at ağzına şunu da. Sonra fark ettim ki yaşları 3-14 arasında geniş bir yelpazeye sahip olup da davete katılan annelerde hep aynı sahne. Çocuklar yaptıkça şımarıklık, annelerdeki sakinlik katsayısı da artmakta. Özel bir davete çocuk getirmek ayrı bir düşünce yapısı saygı göstermek lazım ama açıkçası geçen gün e-mailime bu resimler düşünce bu annelerin hiçbirine saygı göstermek gelmedi içimden, ne yalan söyliyim gözlerimde dolanan yaşlar beni mıh gibi oturduğum yere çaktı.

Dünya hiç adil değil mi? Sanki bizler de bu adaletsizlikle istemeden işbirliği yapar gibiyiz. Kendinizden utandığınız oldu mu hiç? Ben işte bu resimleri gördüğümde o kadar utandım ki kendimden, sanki kötü bir şey yapmışım gibi. Belki de suçluydum bu zamana kadar dünya için bir şey yapmadağımdan. Ama bundan böyle en önemli görevimin bu dünyaya “hayata duyarlı” bir çocuk getirmek olduğunun farkına vardım. Şımarıklıktan uzak, kendisine sunulan şanslar zincirinin ne kadar da zor bulunur olduğunun farkında olacak, şükredecek, elindekilerle yetinmeyi bilecek ve paylaşmaktan korkmayacak aksine mutlu olacak... Bu zor görevimde kendime başarılar dilerim...
Sevgiyle kalın ve bu fotoğraflara çok dikkatli bakın (belki bazı çocuk fotoğrafları size tanıdık gelebilir).

4 yorum:

Pareo Anne dedi ki...

ahhhh tam zayif noktamdan vurdun...
ozellikle anne olduktan sonra bu konuda daha da duyarli oluyorsun. ben kendi adima yakin cevremdekiler icin birseyler yapmaya calisiyorum. arkadaslarla birlik olup okuttugumuz ogrenciler var. onun haricinde muhtac oldugunu bildiklerimize de elimizden geldigi kadariyla birseyler yapmaya calisiyoruz. guzel bir konuya deginmissin. deger bilen, duygulu, sevgi dolu, insan gibi bir insan yetistirmek gercekten cok onemli. ben de kizimi boyle yetistirmeye calisiyorum, umarim basarili olurum. insallah sen de bir gun anne olunca, ayni yolda basarili olursun. operim arkadasim....

Adsız dedi ki...

Arkadaşım, bir kız annesi olarak bana bunları hatırlattığın için sana minnettarım. Nedense günlük hayatımızda benzer manzaralara sık sık şahit olmamıza rağmen (TV'de sokakta) biz anneler acımaktan başka bir şey yapmıyoruz. Ben Türkiye’ye ilk geldiğim yıllarda bu konulara karşı çok daha hassastım. Dilenen annelere mutlaka bir şey verir, anneyi de soru yağmuruna tutardım. Bu konu hakkında medyanın ve çevremin yorumları ise çok farklı idi.Yani bazılarının tahmin ettiğimiz gibi hiç de yoksul olmadıkları ....gibi. Biraz da haklılar galiba, genç anneler çocuklarını sırtına alıp soğukta, sıcakta dileniyorlar. Bir genç kadın bence çocuğuna bakabilecek kadar kendisine bir iş bulabilir. Bu konuda daha global düşünürsek, örneğin akşam gazetede, Pakistan’daki çocukların hali can acısıydı. Yapılacak bir şey vardır mutlaka bu konuda....televizyonda yardım kampanyalarınıın olduğunu görmüştük, cepten yardım hattı için bilgin varsa bize sitenden ulaştırabilirsin.
Ama en önemlisi günlük hayatımızda sahip olduklarımızın değerini önce kendimizin bilmesi gerekir, sonra da çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Sevgiler Hatus

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı.Fotoğraflarda öyle.Ne yazık ki bunları görünce dünyanın bütün sıkıntıları kalbime çörekleniyor.

Bir konuda haklısın,davete çocuk götürülmemeli bencede.Ama şu var ki,bazen çocuklarımızı dizginlemekte hiç kolay olmuyor,bunca sıkıntı vermeleri bizide üzüyor ama ne kadar şımartmasanda,yaşadıkları ortamlar ve hayatlarını sürdürdükleri hayat, diğer çocuklarla aralarında derin uçurumlar,farklı balış açıları yaratıyor.Elimizden geldiğinde doğruları göstersekte,ne yazık ki onları yoğuran bizim dışımızda da etkenler var.

Benim bebeğim henüz küçük,laftan anlamıyor ama buna rağmen anlıyormuşçasına ona doğruları anlatıyorum.Kendi adıma yapabileceğim tek şey bu.

Toplu İğne dedi ki...

Sevgili deniztuzu, ben de ağladım ilk o resimleri görünce biliyor musun? Tuhaftır, ofiste masamd oturmuş, ekrana bakarak gözlerimden patır patır yaşlar düştü masamdaki kağıda. resmen çarptı beni. kendimden de utandım birden, insanlığımdan..ne yaptın sen bugüne kadar ki diye sordum kendime. bak çocuklar ne halde dünyada, sen de kalkmış ondan bundan şikayet edip, halini beğenmiyorsun diye söylendim kendime.