Çarşamba, Şubat 15, 2006

bana gelenler var yine.

Bana yine soldan soldan gelmeye başladı. Ben malumunuz Türkçemizin gittikçe ingilizceye dönüşmesine ve dönüşen ingilizce+türkçe karışımı olan ucube yeni dile alışmamakta direnen ve ana dilini kullanmaktan utanmayan ender kalmış müzeliklerden biriyim. Türkçe içinde ingilizce kullanmayı bir halt sanan insanlara da sonsuz gıcığım. Sadece insanlar da değil, basın diyip de göklere çıkartılan o menfur güç de sebebi bilinmez bir şekilde abuk sabuk ingilizce türkçe karışımıyla, halkı matah bir konuşma diline alıştırmakta herhangi bir sakınca görmemekte. Alın size %100 canlı ve de gerçek örnekler. Hem de kaynaklarıyla.
Açın Haberturk denen kanalı. Adında hayır yok birkere. Türk “Ü” harfiyle yazılır. “U” ile değil. Daha şimdiden 1-0... Haydi bu kanalın bu programlarına şöyle bir göz atalım.
Haberturk WEEKEND söyleşiler
FLASH Haber
Cengiz semercioğlu ile FULL EKRAN
Özlem İşiten ile POP CITY
Oylum talu & hakan çelik Haberweekend
SULEYMAN’S (ben en çok bunda koptum arkadaşlar- sülonun yeri dese daha bi sempatik olurdu mesela)
Selin canik ile
TECHLIFE
Melda yücel ile BORSA CAFE (kahve / kahvesi derse ölür çünkü. zaten ingilizce olarak cafe de yanlış. bari doğrusunu yazsaydın be meldacım.)
CELEBRITY (bu programda umarım Lerzan mutlu denen kadını göstermiyorlardır!)
CNNTURK’de de mimar ve öz be öz türk bir hanfendi sunuyor kendi programını: DESIGN360
COSMOPOLIS
FUTBOLMANIA
Şiştim...durun derin bir nefes alayım...
Haftasonu da gazetede İstanbulda bir berberin artık kuaför salonunun ismini – kendi ismine bir son ek getirerek- değiştirdiğini ve bundan böyle öyle anılmak istediğini yazan bir haber vardı. Adamın adı Hakan Köse. İsmiyle soy ismiyle harbi Türk ismi. Neymiş efendim bundan böyle Hakan Kose Difference olacakmış. Ve ını nı nıııınnn! Dan diye flaş haber geliyor şimdi, yaslanın koltuklarınıza.... Habere göre different (!) “berber–insan” Hakan’ın katalog çekimlerini ünlü fotoğrafçı NIAZZI OzEDINCHI hazırlamış. Kimmiş? Bildiğimiz Niyazi canım. Siz de yani çok cocosh’sunuz (!) (gerçi ingilizler kokoşa “posh” derler. Kokoş aslında yeniyetme neslin kullandığı bir türk argosuymuş ama onu bile bizimkiler sanki ingilizcesi buymuş gibi “cocosh” yazıyorlar ya, git uçan tekme at!)
Yine gazetede bir ilan... Ağaoğlu Myworld Ataşehir evleri... Ne diyossuuun? My world olayı... Yani şöyle bi mesaj gidiyo tüketiciye: “Kardeşim bu siteden ev alırsın ama komşu alamazsın öyle kolay kolay. Önce ingilizce bileceksin, bizim sitede türkçe yasak, kapıcımız bile oxford mezunu, ona göre yani”.
Yolda görüyorum, tabelalar, ilanlar...
CepSHOP
DERİSHOW
SKYTURK (“ü” ile değil; doğru okuyun lütfen- please yani)
SHOW HABER
INDREAM (ki bu örneği dilimizden utanmayalım başlıklı geçmiş yazımda vermiştim. Devamını ordan okuyabilirsiniz)
Kısacası, dilimizden utanmayalım, utananları yerelim, protesto edelim, isimlerini vermekten çekinmeyelim, onlarla dalga geçelim, türkçemizi sevmeyenleri biz de sevmeyelim.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Şekerim,sen de bir relax olmuyorsun,bilmiyorum yaniii,gidip bir streching felan yapsan şöyle,bak her yer whole sale,uçuyor dışarısı ,baba damping var.Yıkılıyor etraf, bir akşam blackk yapalım,al boyfirendini yap fondip ,bak bir şeyin kalıyor mu?

Gıcığım ben gıcııııııııık :P

Canım benim ya, bir de biz İzmirlilere gavur derler,baksınlar bakalım kim Türkçesini senin kadar koruyor.

mehmet livvarcin dedi ki...

yüzde yüz katılıyorum sana, hamburgere ne gerek, tekirdağ köfte yok mu, cafeye ne gerek, kıraathane yok mu, cavurcaya ne gerek türkçesi yok mu

Toplu İğne dedi ki...

kurabiye canavarıcım haklısın, hele dükkan vitrinleri; birer komedi filmi gibi. gülmek istersen git bak vitrinlere. Ben penye bluza çok lazımmış gibi 100 farklı kombinasyonda nedense "badi, bodi,boudi..v.s" diyenleri gördüm.

neycim ben zaten aysu kayacıya pörtlek dudaklarını sürekli 333 yapar şekilde poz vermesi sebebiyle gıcığım. Hakan ural da sürekli "benim backgroundum" diyor. ona da gıcığım. sanki kendisi harward hukuk mezunu da.. töbe töbe.

banucum, yurtdışında uzun zaman yaşayıp da ana dilini konuşurken bazı kaymalar oluyor, bu hakikatten olabilir ama benim gıcıklığım, bu ülkede yaşayıp öyle sözkonusu yurtdışı eğitimi almadan ya da yurt dışında yaşamadan kalkıp ingilizce parçalamaları. Ajda pekkan da nedense çok fazla bunu yapıyor. geçen gün fransızca kelimeler de katıverdi araya. hani paris olympia konser salonunda hayatında 1 kez konser vermiş ya taaa anneannem bekarken, işte fransızcayı da belki orda öğrenmiştir.
(Ha bu arada konu nerden nereye geldi söylemeden edemiycem...Paris'te olympia salonunu gördüm ben, rehber göstermişti; işte o salon bu salon demişti. hah haa haaa...ne gülmüştüm anlatamam. Hani nasıl bir yer biliyor musunuz, işhanları olur ya, bildiğimiz bir apartman, aşağıdan giriş, işhanı içinde de konser salonu. Bizim ülkemizdeki cihan düğün salonları tarzı -hani apartman içlerinde konuşlandırılanlardan)

aslıcım iyi denemeydi mon cherié,
seni seviyorum honey. :)

mehmet hoşgeldin, türkçeyi kollayanları gördükçe sevinip içime bir umut doğuyor.

Adsız dedi ki...

Türkçemizi katledenlere ben de çok sinir oluyorum. Özellikle internet ortamında ve telefon mesajlarında kullanılan Türkçe bir felaket "evet" kelimesini ewet, ewt şeklinde yazmalar, ne haber zaten naber olmuş üstüne birde nbr haline gelmiş, "iyi" ..ii halinde. Sadece konuşma dilinde değil, yazımda da bu böyle. En çok ta Maslak'ta yapılacak lüks konutlara verilen ismi duyunca yuh dedim. MASHATTAN

Adsız dedi ki...

Söylenen herşeye katılmakla beraber metne ilişkin bir düzeltme yapayım. Türk mevzuatına göre hiçbir ticari isimde "türk" kelimesi doğrudan kullanılamaz. Bu kurala sadece "Türk" kelimesi ile önceden türemiş kelimeler girmez (örn: türkerler). Bizim türk diye okuduğumuz çoğu marka aslında bu yüzden turk diye yazılmaktadır (örn: turkcell). Bilginize