Perşembe, Aralık 17, 2009

Anne olmayı Öğreniyorum...

Biliyorum, acaip cinslik yapıp biricik canım blogumu üfürükten bir feysbuka, sonracııma canım biricik enerji topum, hayatımın göbek deliği, minnacık şekerparem "ela"cığıma sattım..
evettt
sattım.. ama niye sattın diye bir sorun bakalımmmm (banker bilo filminin en sevdiğim repliğidir).

sattım, çünkü anne oldum, sıfır tecrübeyle bir enerji topuyla nasıl uğraşılır, aynı anda süt izni bitip işe nasıl başlanır, doğum izni sebebiyle biriken işler, hain çalışma arkadaşları tarafından nasıl başa kakılır, sonraaaa.. durun kaçmayın, daha bitmedi!.. 3 adet kalleş bakıcı tarafından nasıl bir anda ortada bırakılır, anaya muhtaç olunur, anadan fırça yenir, ebleh ötesi yeni bakıcı adaylarıyla nasıl sinir bozucu iş görüşmeleri yapılır..

durun durun daha bitmedi, bu araya 2 adet kitap bölümü nasıl sıkıştırılır, bi de utanmadan poh varmış gibi bi başına kitap yazmaya başlanır.... dikkat ederseniz halen daha koca nasıl idare edilir ve eş-dost akraba gönlü nasıl alınır, eloşla yumurta toplamaya nasıl gidilir, sonra eloş nasıl oldu da bir yaşına girdi muhabbetleri var ki, onu da kısaca geçelim..

işte ey blog ve blogger severler..... bi sürü hayata dair işlerle boğuştum, anne olmayı öğrendim, dünyadan ve yurttan seslere kulak kapamadım, bir sonraki postumda şiddetli iğnelerimi sallayacağım hiç merak etmeyin.
neyse, hoşbuldum, bloğumu çok özlemişim yahu... ohhhh, bi rahatladım şimdi... hadi beklerim her zaman

Salı, Mart 31, 2009

SEÇİME DAİR HİSLERİM...

HAMDOLSUN İZMİRLİYİZ...

Salı, Mart 03, 2009

Yemekteyiz, Yemektesiniz, Yemekteler…

B.k yiyesiceler… Tezeği topak topak yiyesiceler… Kimler mi? Her akşamüstü televizyona çıkan o şoparlardan bahsediyorum. Malum doğum iznindeyim, evde “Ela, Van Minüts” ile takılıyorum. Bana bahşetmiş olduğu van minütslerde de tvde çıkan o şabalak sürüsünü kah gülerek kah s.t.r’i çekerek kah önünüzden yiyin diyerek keyifle seyrediyorum.

Nasıl seyretmeyeyim ki? Oha diyim, çüş diyim, bana harika malzeme çıkartıyor hepsi…
Bir kere öncelikle o kadar şabalağı milyonlarca benzeri içinden çekerek özenle karşımıza geçirdikleri için yapımcılara kocaman bir oscar gönderiyorum. And the oscar goes to…. olayı

Daha sonra da her biri birbirinden müstesna (!) katlımcılara veriyorum ödülleri... Oscar nasıl çeşitli dallara ayrılarak veriliyorsa, ben de benzer “dallama” pardon “dal” oluşturdum. Misal yemekteyizin en dingili, en yüzüne bakılmayanı, en kıllısı, en totoşu (nonoş anlamında), en silikonlusu, en özgüveni olan salağı, en şabalağı, en paçozu, en V 2.0 SLX’i, en botoxlusu, en berbatı şeklinde kendimce ödüller dağıtıyorum. Müthiş eğlenceli inanın bana…

Genelde kaşıklardaki 1 adet su lekesine bakıp da “cık cık, hayatta böyle lekeli kaşıktan corba içemem, tiksinç” diyen karıları evirerek dövmek ve o kaşığı müsait bir yerine yerleştirerek ödüllendirmek isterim.

Sonracıma, arsenikli çeşme suyunu kameralara gösterip “mis gibi su, ben belediyemin suyuna kurban olurum” diyen ve iyi suyla corba yapan kadını şiddetle kınayan denyonun difteri veya tifoyla telef olmasını dilerim.

Her yemek ziyafetinden (!) sonra misafirlerini tatlı üstü kahve niyetine dansözle, halk oyunlarıyla veya fasılcılarla veyahut piyanist şantörle ve en nihayet o da olmadı, teybi açıp cıstaka cıstaka 9 / 8’likle yağlarını löpleterek göbek atan ve attıranları da hedef tahtasına koyup dart oyunu oynamak isterim. Hem de sabahlara kadar…

Sahi, bunca yıldır yemek yapar ve misafir ağırlarım, hiç de yemekten sonra "hayde bre, çalkala Serpil teyze, Doğan amca titret titret , aaaa ama olmuyor peder bey, para takmamı istiyorsan, o rakı bardağını göbeğinde taşırken kravatını da alnına yandan bağlayacaksın şeklinde bir deneyimim olmamıştır. Allah aşkına diyiverin bana, ülkemizde hangi kültür, yemekte misafir ağırlamanın son safhasının dışarıdan müzisyen ya da dansöz getirtip hep beraber göbek atmak olduğunu gösterir? Nitekim böyle bir final akşamında, katılımcı totoşlardan biri mide spazmı geçirerek hastanelik oldu. Çorba, ara sıcak, et üstüne de 2 tabak eşantiyondan mantıyı götüren gerzo, kamerların büyüsüne kapılıp 5 dakkalığına da olsa Andy Warhol’um diyerek tok karnına şarkı üstü göbek dansı yapınca hıkkadanak gidiyordu…Ha haa haaa. Tam komedi.

Benim asıl ve de asıl iğrenç bulduğum şey birbirlerinin evlerine yemeğe giden insancıkların, allahın bizlere verdiği nimetleri beğenmeyerek, peçeteye öğürmeleri, güzelim yemekleri yüzleri buruşturarak iğrenç demeleri, çöp kutusuna öğürmeleri, bu sert olmuş, bu az tuzlu, bunun rengi kötü, bunda karabiber tadı var, bunda ebemi gördüm, bunda da ananı gördüm şeklindeki itirazları.. Ayıptır, günahtır, insanlar ay sonunu getiremiyorlar, bu terbiyesizler, 2 kuruş para için evine ekmek götüremeyen insanları hiçe sayarak yemekleri 1 kaşık alıp bırakıyor, çöpe döküyorlar, sonra da kamera savaş sonrası terkedilmiş gibi duran mutfağı gösteriyor. Ev sahibi denen dingil, alıyor o hepsi dopdolu olan tabakları, peçeteyle çöpe boşaltıyor. Günahhhhh…

Bir de gıcık bir kadın vardı hangi bölümündeydi bilmiyorum. Alacaksın kızılcık sopasını eline, 10 vurup 1 sayacaksın kendisine. Ben kıyma yemem, ama köfte yerim diyordu, Adamın birinin elde açtığı mantıyı yemedi, içinde kıyma var diye. Bir başka gece de bir başka evde, içinde kıyma olan çorbayı içmedi, neymiş efendim içinde kıyma varmış. Ertesi akşam yapılan köfteyi yedi ama terbiyesiz. Işte o zaman b.k ye dedim kendisine.. bu ne edepsizliktir böyle… vereceksin o haspanın önüne peynir ekmek, al bunu zıkkımlan diyeceksin…

Acaba diyorum, bu bakış açımla ben de İzmir elemelerine katılsam nasıl olur? Haha haa haaa, bence ratingleri artırırım kesin. Gelene çemkirir, gideni fırçalar ve küfür ederim. Belli mi olur, bi de üstüne kadın programı falan sundururlar bana... Geçen gün o mide spazmı geçiren totoşu bir kadın programında jüri üyesi yapmışlar, gördüm de ondan size şeyediyorum. Ama ben aşarım onların rekorunu, haberlerin anchorwomanı falan da yaparlar beni. Ne de olsa ünlüyüz, ünlüsünüz, ünlüyüm... 5 dakikalığına da olsa.

Cuma, Şubat 06, 2009

SÜÜÜTTTTTT

Şimdi sevgili bloggerlar,

Holştayn ben, mantafon olan ben; bu süt işine kafayı takmış durumdayım. Tüm kocakarı önerilerini takip etmekte ve çevremdeki tüm kocakarı kılıklı insanları çemkirmeden, pööflemeden dinlemekteyim. Sebep? Belki de zırvalamalarından işime yarar bir şey çıkartırım diye.


Şİmdi bacılar, benim 7 bela elam üstünüze afiyet biraz obur. Gündüz uykusu da sıfır olunca da yarım saatte bir emmek istiyor. Böyle olunca bende sütler mafiş! el finito!.. Gece sabaha karşı, inlerle cinler faaliyetteyken sütümü makinada sağıyordum en azından ertesi güne sütüm olsun diye, ancak bu velet artık gece uyanışlarını da arttırdı, cok cok cok emip duruyor.


Gündüz süt yetmiyor, sanırım sütüm az. Sizin önereceğiniz üretim miktarını artırıcı yöntem nedir acaba? Benim tombul kuşumun aç kalmamasını istiyorum mamaya dalmak istemiyorum çünkü :))


İşte size benim tombul kuşumun son hali :) yan taraftaki tombalak da bendeniz oluyorum...

Perşembe, Ocak 08, 2009

7 Bela ELA



Selamlar dostlar, İğneniz döndü. İğne ipliğe dönsem iyiydi ama heyhaat halen daha toplu iğne kıvamındayım, 40’ım daha dün çıktı sizce çok mu aceleciyim?

Öncelikle gelelim ana konumuza… Benim küçük kuzum, kızım, kızanım, Ela’ya.. Beyaz’ın anonsu gibi size Ela’yı şöyle takdim edebilirim:
O bir (bir’i uzatarak okuyun)
O bir bok çuvalı
O bir dişsiz pirana
O bir osuruk bombası
O bir ağlama duvarı
O bir keyif düşmanı
O bir gündüz ve gece cadısı
O bir psikopaattttt
O bir obuurrrr
O bir dünya tatlısı
O biiirrrrr anasının kuzusu
O bir tapılası
Ve o bir benim gözümden sakındığım
Hayatta sahip olduğum en değerli şeyim,
İyi ki yaptığım, keşke daha erken yapsaydıyım…

İşte benim en değerli mücevherim ELA’m…
Diğer ana konumuz da sizden neden o kadar uzak kaldığım... Yazamadım. Başka da bir sebebim yok aslında. Çok rahat bir hamilelik dönemi geçirdim filhakika. Neden yazamadım ben de bilmiyorum. Elim gitmedi işte.. Nazardan mı korktum bilinmez, sanki yazarsam hergünkü heyecanlarımı, hezeyanlarımı, bir yerlerde birşeyler ters gidecek sandım. Girdim bloglara okudum ama yazamadım işte...

Şimdi evde dinleniyorum küçücüğümle... Annem Allah razı olsun yanımda, en büyük yardımcım. Yoksa bir başıma ne ederdim ben bu kızla? Yardımcı tuttuk bir de eve üçüncü kadın. Ama biz mi ona yardım ediyoruz ona, o mu bize ben bu işi pek anlamadım gitti.
Zaten bende de başladı birtakım lohusa psikopatları, her an evdeki yardımcı kadını boğabilirim. O ne yavaşlık, o ne iş bilmemezlik, o ne şabalaklık Allahım?

Yok yok iyi değilim ben, evde hapisim 40 gündür, oysaki doğumdan 1 gün önce ben sokaklarda gezip kuaföre “doğumda kızım beni güzel görsün“ diye giden biriydim. Ne oldu şimdi? Kışın doğurdum, hava buz, evde oturup aptal kadın programlarını seyreden bir mantafon ineği oldum. İşimi özledim, alışverişe çıkmayı özledim (hoş çıksam ne olacak? Şu anda bile hala 7 kg fazlam var, sanki doğum esnasında kızımı içimden alırlarken, gerisin geriye başka şeyler koydular :)) Halen şişkoyum işte... 69 kg’da kaldım şuan. İndirim sezonu süper, nerdeyse bedavaya verecekler ama ben nasıl alayım? Kaç kilo çekeceğimi nereden bileyim?

Aman neyse işte, döndüm ben.. Hepinizin güzel dileklerini okudum, fırk fırk ağladım, arayanınız soranınız oldu, hepinizi çok ama çok özlemişim, çoğunuzu elimden geldiği kadar okudum, takip ettim, ama cevap yazamadım malum küçük pisikopatım her saniyemi kendisine rezerve etmiş durumda. Şu anda bile kucağımda uyuyor. Kucağımdan bırakırsam mı? Var ya.... Vay halime :))
Hadi sağlıcakla kalın. 7 Bela Ela teyzelerinin ellerinden öpüyor, yumurtaları beklerim haaa.. Ona göre :))