Cuma, Kasım 11, 2005

Sakızlı muhallebiyi sever misiniz?

Geçen gün kral tv’de abuk bir klip daha görmenin dayanılmaz hafifliği içindeydim. Bir zamanların ünlü bir mankeni, ünlü bir firmanın geçmiş zaman marka müdürü, şimdinin greace filminden karbon kopya yapılmış asi sokak kızı havalarındaki klip mankeni. Ağzında da bir sakız ki cak cak... Adam da yani şarkıcı da türevlerinden farksız uydurma bir şarkıyla, yine uydurma bir kliple arz-ı endam ediyordu. Ama ben o sakıza takıldım. Psikolojim bozuldu diyor (şarkının adıymış galiba) adam. Kadın da o cak cak çiğnediği pabuç kadar sakızı ağzından binbir iğrençlikle uzatıp uzatıp şarkıcı adamın ağzına vermesi, topluma -pardon kral tv’nin hedef kitlesine şu mesajları veriyordur herhalde: “...ağızdan ağıza sakız vermek harika yararlı bir eylemdir; yere atacağınıza, elinizin üstüne yapıştıracağınıza, sokağa atıp da birinin ayakkabısına yapışacağına, birinin saçına yapıştıracağınıza, ver yanındaki arkadaşının ağzına, uzat sonra uzatabildiğin kadar... Mikrop mu? Şaka ediyorsun galiba...Benim ağzımda mikrop ne gezer? En son 1 ay önce parmağımla dişlerimi temizlemiştim. Hiç grip de olmadım bugüne kadar. Taş gibiyim taşşşş. O yüzden ver yandakinin ağzına, klipte aha bak adam ne güzel uzatıyo sakızı. seninki koparsa da napak? Bi daha deneriz...”

Ben sakızlı muhallebiye bayılırım. Sakız bitkisinin o muhteşem kokusu kaplayıverir evi pişerken. Çeşme’den gelen o beyaz-şeffaf sert-taşa benzer sakızlar, havanda dövüldükçe unufak olur, toza dönüşür, kaynayan sütün içine erişince çıkan o koku muhteşemdir. Ne şimdiki sakızlar benziyor ona ne de onu çiğneyenler benzeşiyor şimdiki yıllarda.

Geçen gün üniversitede yorgun argın dersten çıkmışım, yetişmem gereken bir başka dersim var verecek. Bir hoca arkadaşımla bindik asansöre. Bir alt katta durdu asansör, içeri Avrupa Yakası’nın tiki Selin’ine benzer iki kız öğrenci daldı. Karanlık asansör içinde yüzlerinin 4/3’ünü kaplayan güneş gözlükleri, uzun sarı röfleli saçlar, yüzlerde solaryumun karanlık izleri, kasıklara düşmüş bol pantalonlar, askılı buluzlar, kollarda bir sürü bilezikler, pür makyaj, topuklu ayakkabılar ve her ikisinin de ağzında cak cak sakız. İzmir sosyetesi sanırsın cennet mahallesinde! Yaşlarını çözemediğim bu “zaman-sız” ve “yaş-sız” kızlardan biri sakızını balon yaptı asansörde. Çaat diye bir ses yankılandı. Hoca arkadaşımla baktık birbirimize, aklıma ortaokulda okurken öğretmenimi gördüğümde sakızımı dil altıma saklayışım geldi. Ben mi salaktım yoksa doğrusu o muydu, düşüncelere daldım asansörde. Sonra kızın diğerine “sigaran var mı?” diye sormasıyla irkildim, geçmişimden çıkıverdim. Diğeri “yok şeker, arabada bırakmışım, aşağıda burakta ya da canda vardır, onlardan alırız.” Öteki (bir balon daha şişirip patlattıktan sonra); burak light içiyo, beni kesmiyo” dedi. Sonra asansör durunca kaybolup gittiler. Herhalde kendilerini daha iyi kesecek-leri bulmaya gittiler.

Çocukluğumun bayıldığım ve hala da çiğnemekten zevk aldığım şu sakızı ne yapsam ki? Sanırım en güzeli sakızlı muhallebiye devam. Kızlara da selam.

1 yorum:

Pareo Anne dedi ki...

e valla özellikle ferah birnefes verdiği için naneli sakızı ben çok sever ve çantamdan eksk etmem. ammmaaa tabi usülünce çiğnemek kaydıyla. öyle, af buyur sokak kadıları gibi cakkıdı cukkudu hiç hoş olmuyor elbette. o yüzden sakıza itirazım yok ama düzgün çiğnenirse diyorum ben...
haaa bir de araba kullanırken (çok kullanırım ya, her gün trafikteyim, arkadaşlar bana bıçkın şöför der kısaca:)) iyi oluyor. araba kullanırken sakız çiğnemeyi çok severim stresimi aldığı için...
sevgiler saygılar efenim...