Pazartesi, Ekim 30, 2006

İşte aşağıda bahsettiğim o gülen gözlerin sahibi!

Resim internetten, VomArt'tan...
Uzun yazı yazınca blogum resim koymama izin vermiyor. Ben de bu resmi koymak istedim. İşte benim yakışıklım... Ben bugüne kadar böyle güzel gülen, içimi ısıtan, bana güven veren bir devlet adamı görmedim çünkü. Siz de bakın, sizin de içinizi ısıtsın hem de ömür boyu...

Ülkemin En Büyük Bayramı Kutlu Olsun

Ben genellikle dini bayramlarda kutlama yazısı yazmam. Çünkü bana yapmacık gelir; hele hele "iyi bayramlar, bayramınız mübarek olsun, hayırlı bayramlar" tarzı klişe laflar bünyede haliylen gaz yapar. Düşünsenize adam ailesiyle arife öncesinden kaçmış bir 5 yıldızlı otele; 1 ay boyunca tutmadığı orucun üstüne sanki kıtlıktan çıkmış gibi beşinci kez turladığı açık büfeden elinde tatlı ve avanesi ile birlikte döner; masanın üstü sadece birer çatal alınıp bırakılmış bir sürü artık yemek tabağıyla doludur. Bir kadeh şarap beğenilmemiş, yanında rakı bardağı, yine masada ısınmış yarım bira dolu bardağa rağmen; adam oğluna, hadi kalk bir kola al bana, hazım yapsın diyecek kadar da hazımsızdır.

Sonra adama dı dıt dıt dı dıtt şeklinde bir mesaj gelir aynen bana da geldiği gibi; “Bayramların sultanı, hayırların en hayırlısı mübarek Ramazan Bayramınızı kutlar, sağlık ve mutluluklar dileriz”. Adam yağlı parmaklarıyla cep telefonunun aşağı ok’uyla en alta iner, “laan nesrin, kamillerden bayram mesajı geldi; sen de yaz bişeyler de gönderelim de ayıp olmasın, lan berk oğlum, git bi kola daha al, gaaarrg, estağfurullah ya rabbim şükür; lan beeerrk oğlum bi bira daha al bana, ha bi de dondurma al bakem.. şişşş nesrin, yazdın mı kamillere mesaj neyin?” “ya ellerim yağlı, iki saat yaz yaz öldüm zaten bugün”, “yahu alem karısın nesrin; bak dün nadirlerden gelen mesaj vardı hani şiirli mirli, kafiyeli, al işte onu gönder aynen olduğu gibi, hem kamil sever öyle şiirli şeyleri”…

İşte bu yüzden midir nedir ben bu bu bayramları fazla ciddiye almam; zaten ben ümmetçi bir insan olmadığım için milli değerlere ait olan bayramlar beni ilgilendiriyor. Yoksa ramazan bayramım kutlu olsa ne yazar, hayırlara vesile olsa ne yazar?

İşte bu yüzden; hepimizin cumhuriyet bayramımız kutlu olsun. Cumhuriyet demek; özgürlüğümün iadesi demek, hürriyetim demek, kaderimizin değişmesi demek, beynimin ve vicdanımın özgürlüğü demek, yaşama hakkımın bana iadesi demek, kaderimin padişah tarafından güdülen bir koyun olmaktan öteye geçmesi demek, başbakan bile olabilme hakkı demek, milletin seçtiği ve seçerek bir yere getirebildiği vekil olabilmek demek, çoban olmaktan sıyrılıp dünyayla ticaret yapma şansı demek, dünyayı dolaşabilmek demek, tekkelerde konuşup jet skide şaşabilmek demek…

Ben cumhuriyeti çok ama çok seviyorum. Seni de çok seviyorum yakışıklı. Hep o gülen gözlerinle içimizi ısıt olur mu? Senin gibi birinin bir daha gelmesi çok zor biliyorum, belki de sen bizim tek şansımızdın; ama biz senden sonra bunu değerlendiremedik. Ama elbet bir gün… Elbet yakışıklı…

Çarşamba, Ekim 18, 2006

Ne olur biri bana "Bu bir şaka" desin

Bakın bu benim ve benim gibilerin atlaması için yapılmış bir oyun olsun mesela. Ben razıyım sazan damgasını yemeye, kefal denmesine, gerekirse an aşağılık balık türü bile olabilirim. Yeter ki biri bana "İğne hanım, bu resim fotomontaj; vallahi de billahi de doğru değil; laik düzen savunucularının (!) yaptığı bir çeşit provakasyon" desin. Yalvarıyorum bu resim ve yazılanlar gerçek olmasın.


Perşembe, Ekim 12, 2006

KAŞINTIM VAR...

Tut şu sivri dilini ota çiçeğe maydanoz olma diyor iç sesim ama elimde değil ki! Şimdi bugün 2 farklı konuya değineceğim sizlere.

1. Kendilerine Sosyetik elit diyen bir avuç görgüsüz Avrupa hayranı şuursuz varlık; bunca sorun varken bakın bugün Hürriyet Kelebek’e ne gibi önemli (!) demeçler vermiş. Haydi okuyalım bakalım…
… Neslihan Kozanoğlu, dostlarını yanına alıp Veliefendi'ye çıkarma yaptı!... S-mall Report dergisi için özel bir prodüksiyon hazırlayan Kozanoğlu, böyle bir projeye neden gerek duyduğunu şu sözlerle anlattı: "İngiltere Kraliyet Ailesi'nden kadınların müthiş şık kıyafetler ile katıldığı Royal Askot yarışları, her zaman dikkatimi çekmiştir. Aristokrasiyi yansıtan bu seçkin ambiyans, dünya hipodromları için sıradan bir şey aslında. Türkiye'deki hipodromlarda bu ambiyansın yaratılmamasına şaşarım." …Kozanoğlu, yazısında Türkiye'de aristokrasinin yok olduğunu da değindi: "... Siz hiç, örneğin, av partisine çıkan, lüks piknik yapan, at yarışı izlemeye hipodroma giden bir elit gördünüz mü Türkiye'de? Hani denir ya hep 'Bu ülkede orta sınıf bitti' diye, asıl aristokrası yok oluyor bu ülkede."…

Vah anam babam vah… Ben de üzüldüm kadıncağızın bu demecini okuyunca. Kendisinin anası da Napolyon'un Jozefini idi zaten, babasını artık siz düşünün. Yok mudur bir Allahın kulu bu ülkede; aristokrasiyi koruyacak ha yok mu? Tüüüü size; av partisine çıkmak istiyorlar, lüks piknik yapmak istiyorlar (çizgili pijamasız, kömürsüz, mangalsız, karpuzsuz), at yarışı izlemek istiyorlar, şapkalı, düğüne gider gibi, özel localarında şampanyalarını içmek istiyorlar. Nerde bu devlet, nerde bu millet? Tüüüü, yazıklar olsun size. El atın sayın yetkililer şu işe; bu asil kadın ve saz arkadaşları için kampanya açalım; sivil toplum örgütleri size sesleniyorum; aristokrasi yok oluyor bu ülkede. Ne leydilik kaldı ne de baronluk! Ne baronlar gördü bu millet vakti zamanında! Leydiler yok oldu, lordlar kaçıp gittiler. Tek leydimiz Güngör Bayrak kaldı, yakışmıyor bize, ayıp ayıp, Tüüüü hepimize…

2. Ben de Nobel ödülü alacağım seneye…
Ey ahali; bugünden ötesi yok kitap yazmaya başlıyorum. Şu meşhur kitap “Çılgın Türkler” var ya. İşte bendeniz de şimdiden ismini bulduğum kitabım için sallamaya başlıyorum. Öyle bir isim buldum ki seneye Nobel’i elimde bilin. Konusu mu? Şöyle ki…
-Türklerin Amerikanın keşfiyle katlettiği 20 milyon Kızılderililerin öyküsü
-Türklerin Hiroşimaya attıkları Atom bombasında ölen Japonların dramı
-Türklerin Çin seddine yıkması ve altında milyarlarca Çinlinin kalması ve çin dramı
-Türklerin 2. dünya savaşında binlerce yahudiyi kaynar kazana atması ve üstüne zevkten göbek atması
-Türklerin kurtuluş savaşında katliam yaptığı binlerce Fransız, İtalyan, İngiliz üniformalı zavallı biçare askerler
-Türklerin buz denizinde Titanik adlı gemiyi içindeki yolculara aldırmadan buzul dağına çarptırak batırması

Nasıl konular ama? Hepsi olacak bu kitabın içinde. İsmi ne mi olacak? Tabi ki Çılgın Türkler değil… “A.İ TÜRKLER” (TAM 3 HARFLİ)
SÖYLEYİN BANA SİZCE ALMAZ MIYIM SENEYE NOBELİ?

Perşembe, Ekim 05, 2006

İğne Abla

Hep merak etmişimdir; köşeleri olan “DERMAN ABLALAR”ı. Gerçekten insanlar, dertlerini kim olduklarını, neci olduklarını, eğitimlerini, değer yargılarını bilmedikleri bu Derman ablalara neden yazarlar diye ya da acaba bu sözkonusu faili meçhul kişiler rumuzlarının ötesinde kayıtlı, somut birer T.C. midirler? Acaba bu derman ablalar kendi kendilerine, gündemdeki magazinsel ya da sosyal konuya göre oturup bir drama mı yazarlar?

İçten içe de tav olurum; bu derman ablalar neden şu salağa haddini bildirmez de dünya iyisi, saf polyyanna haliyle cevap yazar diye? Hem ben olsam ona şöyle şöyle derim; salağa bak, nasıl böyle bir soru sorabilirim, ah ben olacaktım o derman abla, alacaktı bir üsturuplu cevap diyecektim. Derman abla olamadım tabi, hoş eşe dosta, kendime, aileme çok akıl fikir vermişimdir ama bana sorulan sorular Derman abla tarzı değildi ki; ben salakça sorulara cevap vermek istiyordum.

Ta ki… Bugün kelebekte Güzin abla köşesine gelen birkaç salak dert mektubunu görünce; kızım iine, tam senlik bu sorular; hadi bakalım ver cevap şunlara dedim. Ama benim köşem yok ki dedi iç sesim. İç sesim kendi tezini yine kendi çürüttü; "ama iğnecim senin bir blogun var; yaz orda; hem belki epeydir sesini soluğunu çıkarmadığın için blog dostlarına hoş bir süprizin olur" dedi.
İşte ben olsam vereceğim cevabım:

RUMUZ: KORKUYORUM
... Ben bir biseksüelim evlenmeli miyim Sevgili Güzin Abla, ben Almanya’da bir erkek arkadaşımla yaşıyorum. O, 33 yaşında, ben ise 27 yaşında genç ve oldukça yakışıklı bir erkeğim. Daha önce bu ilişkiyi bitirmek istedim, ama olmadı. Kadınlara da ilgi duyabiliyor, zaman zaman onlarla da birlikte oluyorum. Kısacası ben şu son günlerin tabiriyle biseksüel bir gencim…Çevremdeki kızlardan da teklif almama rağmen sevdiğim adamla olmayı tercih ediyorum. Ve şimdi o benimle evlenmek istiyor. Avrupa’da biliyorsunuz, erkek erkeğe evlenmek mümkün. Ama ilerde Türkiye’de sorun yaşar mıyım? Ya da şimdi beraber olduğum kişiyle bir sorun yaşarsam, boşanabilir miyim? Ya boşanmak istemezse? İlerde istersem, Türkiye’de normal bir evlilik yapabilir miyim? Belki ilerde bir kadınla evlenmeyi tercih edebilirim. Ayrıca o beni çok kıskanıyor. Bundan çok korkuyorum. Beni bu kadar sevmesi ve kıskanması beni ürkütüyor. Ne yapayım?...

İğne Abla:
Sevgili “Korkuyorum”. Korkma! Hem niye korkuyorsun ki? Maşallah kazık kadar adamsın… pardon kadınsın… ya yok bu da olmadı; adamsın… yok yok… aman , neyse işte maşallah kazık kadar insansın. Hah bu tanımlama iyi oldu evladım. Tabi insanlık hali; Allah 2 tane insan türü yaratmış; gerçi Adem’in yanına Havva’yı göndermiş, Davud’u değil; değil mi yavrucuğum? Demek ki bir bildiği varmış. Erkek erkeğe evlendiğimde bir sorun yaşar mıyım, evlenince Türkiye’ye yerleşeceğim de diye yazmışsın. Sen en son ne zaman geldin Türkiye’ye benim canım kızım; pardon oğlum? Boşuna vesveseyi bırak. Sen gelmeyeli ülkemiz çok değişti; genellikle bir genç kızın bir erkekle el ele sarmaş dolaş gezmesi toplumda infial yaratmaktadır. Sevgilin karşı cins olsa, parkta falan seni el ele diz dize görseler, seni linç edebilirler; ama aynı cins sevgilin olursa buna pek karışacaklarını tahmin etmiyorum. Hatta her ikiniz de sahnelere ve sanat camiasına kendinizi atıp kısa sürede meşhur olup paraya para demezsiniz. Geceleri lüks gece programlarında biseksüel şarkıcı olarak sahne alır, sabahları kadın programlarında sunucu olursunuz, dargınları barşıtırır, barışanları küstürürsünüz. Sen de evliler kervanına katılmaya karar vermişsin. Öncelikle zevcen ile pardon karın ile; ay pardon kocan ile; yok bu da olmadı; neyse eşin ile sana şimdiden mutluluklar diliyorum. Ülkeme dönünce boşanabilir miyim diye bana sormuşsun. Valla eşini değil boşamak, istersen eşleri 4’leyebilirsin. Ama bunu Almanya’da değil, Türkiye’de yapabilirsin; o yüzden sana vatanına dönmeni tavsiye ederim. Beni kıskanmasından ürküyorum demişsin. Ürkme evladım; Vatanına, yurdunun ve milletinin şevkatli kollarına gel. Sen kıskanılmaktan değil; eşinle ülkeye kesin dönüş yaptığında sana her çevreden yapılacak olan o büyük sevgi gösterilerinden ürk. İnanamazsın çok sevecekler seni; hele seni eşinle sokakta sarmaş dolaş gördüklerinde, hele hele bir parkta öpüşürken; sizi o kadar çok sevecekler ki kocanla seni o büyük sevgileriyle ürkütecekler. Ama taa en başında da dediğim gibi; KORKMA!