Perşembe, Mart 30, 2006

3 günlüğüne tükkanı kapatıyorum

Yarın kargalar bok yemeden (afedersiniz) İstanbul'a gidiyoruz nişanlımla. İzmir'den evlilik izin belgemi aldım ama salt o belgeye sahip biri olarak İstanbul'da evlenmek mümkün değilmiş. O belgeyi alıp İstanbul'daki belediyeye vereceğiz, ben imzamı atacağım ve onlar da işlemleri başlatacaklar. Tabi işin birde İzmir'deki "eziyet işlemleri" adı altındaki o belgeye almadan önceki süreç var ki o da akıllara ziyan. Devletin verdiği nüfus kağıdı onlara yetmiyor ki muhtar denen - bu güne kadar ne iş yaptığını, neye yaradığını çözemediğim kişiden devletin verdiği nüfusa ek olarak , nüfusla aynı şeyleri yazan "nüfus sureti" çıkartmak, yine üstüne üstlük nüfus müdürlüğüne gidip ekstradan, aynı nüfus bilgilerinin tümünün yazdığı ayrı bir nüfus kağıdı (bildiğimiz bilgisayar çıktısı) almak, yurdumun her yerinde geçerli olması mantıken muhtemel olan sağlık ocaklarından değil de nedense koskoca İzmir'de tek bir sağlık ocağından sağlık raporu almak, yine tek bir yerde kan tahlili yaptırmak gibi tırı vırı işlerle de uğraşmak cabası! Nişanlım İstanbul'lu olduğu için onu kabul etmediler, "de get sen İstanbul'dan al sağlık raporunu" dedi bir elinde sigara, diğer elinde şırınga olan bıyıklı, kara suratlı ve üstü beyaz önlüklü sağlık memuru. Niye dedi zavallı sevgilim, benim kanımı burda alsanız ne olur ki dedi. "Yok" dedi sapsarı dişli ve sararmış bıyıklı adam sigarasından bir fırt çekerek, (bu esnada ben koltuğa oturdum, adam sigarasını bana üfleyerek kolumdan kan almaya koyuldu...) "sen İstanbul' a gidicen ordaki belediye sınırlarındaki sağlık ocağından kanını aldıracan", peki dedi nişanlım "bari ciğerimin filmini de merak etmişsiniz, hazır gelmişken, ciğerlerimi burda görmek ister misiniz" dedi, yok dedi adam haşırt diye şırıngayı sokup benden kan alırken, "İstanbul bakacak senin ciğerine". Adam sigarasından son fırtını alırken, biz küçük emrah duruşunu aldık, kös kös geri döndük. Hadi dedim nişanlıma; "kapı açık , arkanı dön ve çık, istenmiyorsun İzmir'de artık". Gitti garibim İstanbul'da yaptırdı tahlillerini.

Şimdi gidecez beraber bi daha onaylanacağız İstanbul'da. Ha bi de sabah sadece 9-11 arası geleceksiniz dediler. Şimdi karga bok yemeden uçuş tarifesiyle İstanbul'a uçuyorum yarın sabah.

Eh hazır gitmişken, düğünün yapılacağı otele gidip bakıcaz, organizasyon firması bakılacak, davetiye-nikah şekeri bakıcaz, mobilya- çeyiz nev'i ıvır zıvır bakıcaz nişanlımın ailesiyle...

Ha bir de iki günlük koşturmada araya işle ilgili de bir toplantı sıkıştırıcam.
Pazartesi iş başı! Oooof offff, kömür gibi yanıyorum, oooff offff... ebesini seviyorum...oof offfff

Pazartesi, Mart 27, 2006

Özel bir cumartesi

Cumartesi günü benim için çok özeldi, çünkü hayatımda ilk kez gelinlik mağazasına gittim, ilk kez gelinlik denedim, ilk kez annem beni gelinlikler içinde gördü ve en önemlisi ben. İlk kez kendimi ayna karşısında gelinlik içinde gördüm. Tuhaf bir histi gerçekten. Size de oldu mu bu? Ama öyle aman aman da bir duygusallık olmadı bende. Annemi gözleri dolmuş görünce çok hüzünlendim ama. Ağlarsa, anam ağlar; gerisi yalan ağlar demişler ya. Ne kadar da doğru değil mi?

İzmir’e Beyaz Butik açıldı nihayet, randevu aldım cumartesi öğleden sonrası için ve gittim. İçerde bir sürü poşet içinde duran gelinlik vardı. İçerde gelinlikten çok çalışan kız vardı. Ayaklara galoş taktırdılar (bu galoş olayına da sinir oluyorum, sanki her şeyimiz tam da; bir galoşumuz eksikti. Hele bir gelinlik mağazasında yeri ne kadar pisletebiliriz ki? Hastane sanki!) Dıştan bakarak beğendiğim 4 tane gelinlik modeli seçtim, içeriye girildi, annem ve beni önce banyoya sokup ellerimizi yıkattılar. Dedim anneme; “evet hemşire hanım, neşter lütfen!” :) Sonra aman gelinliklere sakın dokunmayın diye anneme hafiften ayar çektiler, oysaki dokunacaksın gelinliğe, kumaşına, danteline bakacaksın diy mi ama? Annecim de korktu yazık, “ama kızım iyi de ellerimizi dezenfekte bile ettiniz, kirli değil ki elim, neden dokunmayacakmışım ki, kumaşına bakacaktım sadece” dedi. Ellenmezmiş...

Giydim, çıkardım, kafama takılacak duvak ve çiçekler de değişti gelinlik modeli değiştikçe. Ama benim aklım en çok bir tanesinde kaldı. Çok beğendim… Bakalım nişanlım da beğenecek mi? Sizin için çaktırmadan modelin resmini giyip kendimi çektim. Nasıl beğendiniz mi?



Perşembe, Mart 23, 2006

Sahibi ben değilim!

Şimdi aşağıda okuyacağınız yazıyı ben yazmadım, bir arkadaşım e-mail ile göndermiş. Yazarı anonim ama altına imzamı düşünmeden atarım. Bana nasıl tanıdık geldi anlatamam. Okurken şaşkına döndüm. Bir kadının tüm evreleri bu kadar güzel mi resmedilir! Okuyun siz de... Belki size de tanıdık birini hatırlatabilir. Bulun bakalım sizin kaçıncı evredesiniz!
Çalisan kadin olmak ….

Eskiden kadin olmak daha kolaydi. Kadinlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakardi.
Sadece esinin geliri düsükse kadin çalisirdi , çalisan kadina acinirdi. Kadin çalisiyorsa, evine bakamayacagi düsünülürdü, zaten kadin bekarken çalissa bile evlenince evinin kadini olurdu.
90 li yillara gelindiginde kadin sadece evde olmak istemedi, artik çalismak ekonomik olarak özgürlesmek istiyordu. Bütün kadinlar once üniversite okumaya ,sonra çalismaya basladi. Bu kadinin hosuna gitmisti çalisiyor, istedigi gibi harciyor, geziyordu. Artik çalisan kadin evli olmak degil bekar olup gününü gün etmek istiyordu. Yasasin özgürlük… Çalisan kadin artik iskolik olmustu, çalisiyor ve yüksekliyordu, zirveye ulasmisti. Birçok sirkette once orta kademe, sonra üst kademe yöneticiler kadin oldu. Fakat doksanlarin sonuna gelindiginde sirketler yalniz ve iskolik 30 lu yaslarinda kadinlarla doluydu.. Bu çalisan kadina yetmedi, çitayi biraz daha yükseltti. Artik evli ve basarili çalisan kadin olmaliydi.
Çalisan kadin etrafina bakindi, basarili, parali adaylar gözden geçirildi, adaylardan kel, sisman ve kisa olanlar hemen elendi, ince ruhlu, saraptan anlayan,14 Subatda müthis süprizler yapan, kimsenin bilmedigi yerlerde basbasa tatillere götüren, yasamayi seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapisildi.
Yurt disindan tasarimci gelinlikleri getirtildi, otellerde muhtesem dügünler yapilip, Maldivler'e ya da Bali'ye balayina gidildi.
Balayindan sonra çalisan kadin hizla is basi yapti artik, gündüz toplantidan toplantiya kostururken ,artik aksam yemegini de düsünmeye baslamisti. Aksam ne yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gömlekleri, pantolanlari ütülü mü, kiyafetleri kuru temizlemeciye gitti mi geldi mi, marketten alinacaklarin listesini çikar, is çikisi git al, eve gel, hizlica aksam yemegini hazirla….
Çalisan kadin artik mutluydu, gece yatagi sicacikti, üzülünce derdini paylasan, hastalaninca ona bakan, aglayinca destek olacak bir omuza, göz yaslarini silecek sevkatli ellere sahipti. 15 saat kosturmak ona viz geliyordu.
Etraf bu sekilde kosusturan ev ve is arasi çift vardiya çalisan kadinla doluydu. Zaman geçiyordu. Çalisan kadin 35 ine yaklasiyordu, biyolojik saati "be –bek, be- bek" diye uyari vermeye basladi.. Evet çalisan kadin hemen çiglik atmaya basladi "kariyer de yaparim bebek de" ..
Çalisan kadinlar hemen sosyetik kadin dogumcularin randevularini doldurdular.
Çalisan kadinlar ajandalarina ve islerinin temposuna uygun zamani seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya basladi. Kimi tek, kimi ikiz ,kimi üçüz istedi.
1-2 ay sonra güzel haberler sirayla gelmeye basladi, çalisan kadinlar hamileydi.
Ama çalisan kadin hem hamile, hem güzel olmak istedi, hemen diyetisyenlere kosulup, özel hamile diyetleri alindi, bol bol kivi yenmeye baslandi. Eskisi gibi tatli, börek aserilmiyordu, karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarisi eslerden. Çalisan kadin çocugunu eski usul büyütmeyecekti, hemen onlarca hamilelik, bebek büyütme kitaplari alindi, bir çok internet sitesine üye olundu. Yoga ve anne–baba kurslarina yazildi. Çalisan kadin artik gün gün takip ediyordu bebegini. Bugün 43.gün bebegim üzüm tanesi gibi, 59.gün parmaklari olustu, 89.gün bu gün ilk defa hiçkirdi. 210.günden sonra artik bebegin matematik zekasinin artmasi için Mozart dinletilecek.Sonunda mutlu gün geldi çalisan kadin artik anneydi ,3-4 aylik izinden sonra çalisan kadin öldürücü diyetlerle zayiflayarak incecik bir sekilde is basi yapmisti. Artik basarili bir yönetici, iyi bir es ve anne olarak 24 saat çalisiyordu. Bebek büyüdükçe, sosyallesmesi için çalisan kadin cumartesilerini çocuguna ayirdi, artik tüm anneler topluca etkinliklere katilmaya basladilar, yas günü partileri, tiyatrolar, piyano dersleri, basketbol, tenis ve yüzme kurslarinin biri bitiyor, biri basliyordu.
Çalisan kadina bu da yetmedi artik herkes çalisiyor, iyi bir es ve annelik yapiyordu, çalisan kadin çitayi birkez daha yükseltti.
O artik evinde katkisiz, saglikli ekmekler, kahvalti için ev yapimi reçel yapmali, organik gidalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazirlamali, çocuguna ve esine özel günlerde ev yapimi pastalar yapabilmeli, bu pastalari çok güzel süsleyebilmeliydi.
Evet bütün çalisan kadinlar yemek yapma kurslarina kosmaya basladilar, evlerine ekmek yapma makinalari aldilar. Simdi çalisan kadinlar toplanti aralarinda bir birlerine ekmek tarifleri vermeye basladilar, dün nefis bir çavdarli ekmek yaptim, istersen tarifini vereyim. Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptim. evdekiler bayildi. Bir aksam gelin de size de yapayim.
Bakalim Çalisan kadin bundan sonra çitasini nereye yükseltecek ????
Bu süreç içerisinde çalisan erkek ise çitasini hiç yükseltmedi. 80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep ayni kaldi…..

Pazartesi, Mart 20, 2006

Gene ebeyim!

Gayriye hanım beni ebelemiş. Hem de ne ebeleme. Ebesine burdan selam eder, ahret suallerini cevaplamaya başlarım. Saatlerdir yazıyorum okumazsanız iki elim yakanızda olur ona göre!
Rumuzunuz/Takma adlarınız? Öz
Doğum gününüz? 6 Ekim
Hiç öpüştünüz mü? Yooooo, o nası bişey ki?
Hiç koca bir kutu "Oreos" yediniz mi? O ne be? Cips gibi bişiy mi? Başka yenecek bilindik bişey bulamadın mı?
Hiç sahneye çıktınız mı? Cıktım. İlkokulda, ortaokulda bol bol. Ay bi de bale yapardım ben :) söylemeden edemiycem. 3 sene tütüler içinde kelebek misali. Bizim evde misafirler geldiğinde “kızım Aysel teyzenler görsün, ayrı bacaklarını” şeklinde gerzek muhabbetler çok olmuştur. Ve ben her seferinde caart diye ayırırdım bacaklarımı, bazen de tütülerimi giyer evde misafirlere resital verirdim. ehe he heee…Yani sahne ışıklarına alışığım ancak keşfedilemedim bir türlü ve artık çok geç. Şimdi sahne sahne diye inlersem bu sefer nişanlım ayırır bacaklarımı
Hiç araba kazası yaptınız mı? Yaptım 1 kere. Ehliyeti yeni almıştım,şehir içi ders almadan ilk arabamla, açıktan almadan bizim caddede u dönüşü yapmış ve bizim çiçekçinin park etmiş çiçek arabasının kapısına haşırt diye dalmıştım.
Hayatınızda Eiffel Kulesi'ne gittiniz mi? Gittim
En sevdiğiniz şampuan bayan? Valla ben kafama göre takılıyorum artık. Ne yeni çıktıysa alıyorum bir deniyorum önce. Şahsımın sürekli aynı parfüm ve aynı şampuanı kullandığı görülmemiştir.
En sevdiğiniz sabun? Cildim kuru o yüzden sabun kullanmıyorum. Bi de açıkçası kullanılmış sabunları elimle tutamam ben. Likit sabun en iyisi!
En sevdiğiniz renk nedir peki? Siyah, beyaz, mavi, yeşil ve gri
En sevdiğiniz gün? Sorulur mu? Tabiki cuma ve cumartesi
En sevdiğiniz gece? Yaz geceleri
En sevdiğiniz müzik grubu? Valla ben ergenken Bon Jovi hastasıydım, ha bi de U2
En sevdiğiniz reklam? Türk reklamları bana yaratıcılıktan çok uzak geliyor, o yüzden” işte bu” diyebileceğim pek bir şey yok. Sadece yıllar önve VW’nin bir dergi reklam serisi vardı: “İnsan sadece görmek istediğini görür” gibi de sloganı. Adamlar sadece tabiattan enstantaneler çekerek dergiye reklam vermişlerdi, araba ile detay falan yok, ama siz mesela gökte uçan 2 kuş görüyorsunuz ama kanatlarını öyle bir perspektiften çekmişler ki, VW’nin logosu oluyor. Ya da denize dalmaya çalışan 2 yunus. İkisinin kuyruğu öyle bir anda yakalanmış ki VW’nin logosu gibi olmuş.
Erkek arkadaşınız var mı? Varr. Nişanlım olur kendileriBirisinden hoşlanıyor musunuz? Nişanlım olur kendileri
En iyi arkadaşınız var mı? Var
Telefonunuzda hızlı arama tuşlarında sevdiğiniz arkadaşlarınızı sıralıyor musunuz? Hayır, bilmem zaten. Teknoloji ile aram pek hoş değil
En komik arkadaşınız kim? Valla hepsi kendine göre komik. Ancak sanırım onlar genelde bana çok gülerler.
En çok hangi arkadaşınızla alışverişe gidersiniz? Ben’ce ile alışverişe gideriz zevklerimiz ve kafamız çok uyar, birbirimize gaz veririz ama ben alışverişlerde genelde yanlız gezen kovboyum.
En çok kime mail yazarsınız? Arkadaslarıma yazarım, daha doğrusu gelen postayı iletirim.
En eski arkadaşınız kim? Benden 40 gün önce doğan annemin arkadaşının kızı Betil. İkimizi köşe yastığı gibi tulumlarımızla koltuğa dayayıp resmimizi çekmişler. Şimdi o bir tıp doktoru ve Antalya’da
En gürültücü arkadaşınız kim? Galiba bu kendim oluyorum. Çenemle ilgili çok yorum var arkadaşlarımdan
En çekingen arkadaşınız kim? Aslında hiçbiri çekingen değil, arkadaşım olduysa demek ki çekingenliği kırmışız demek .
Ailesini en iyi tanıdığınız arkadaşınız kim? Ayy, sana ne? Napacan ailesini?
En çok hangi arkadaşınızdan öneri alırsınız? Hepsi öneriye gerek kalmadan maşallah tüm önerilerini sıralarlar. Benim öneri almama fırsat bırakmazlar yani
Hangi arkadaşınız bütün sırlarınızı biliyor? Napacan? Arkadaşıma gidip, sırlarımı parayla satın alıp yayınlayacan mı?
En çok kimden anketler alıyorsunuz? Gayri-ihtiyari (nam’ı değer gayriye)
Hangi arkadaşınızı kıskanırsınız? Hic birini
Kimle ağlarsınız? Farketmez, sulugözlüğüm tuttu mu heryerde ve herkesin yanında ağlarım
Sürekli kullandığınız bir cümle/söz var mıdır, nedir?1.ebeni 2.kotorok 3. k.mın kenarı
Son 24 saatte.ağladınız mı? evet (Çanakkale belgeseli ile ilgili bir programda ve yine internetten gelen Çanakkale ile ilgili “Kınalı Ali Destanı”na
Birisine yardım ettiniz mi? Evet. müşteriye
gazetede bir şeyi incelediniz mi? Evet
saçınızı kestiniz mi? son 24 saatte mi? Hayır
etek giydiniz mi? ne eteği, ben donsuz geziyorum, öyle cıbıl cıbıl dolanıyorum!
birisine kötü davrandınız mı? hayır ama bu ahret sorularını başıma kaktığı için birazdan gayriyeye virüs göndercem
birisiyle alaycı konuştunuz mu?evet . bizim bir her eve lazım “vada”mız var. gerçek adı vedat. Ister ofis boy deyin, ister mutemet, ister hayat asistanı, herşeyimiz. Ama tabi ilişkiler ister istemez laçka oluyo, kendisi edirne taraflarından göçmen ve cennet mahallesindekiler gibi konuşuyo. En son ona kapçık ağızlı demiştim :)
koşuya çıktınız mı? tabiki hayır
yürüyüşe çıktınız mı? şu yağmurlar bir bitsin inşallah
sinemaya gittiniz mi? en son organize işlere gitmiştim fi tarihinde. Bu aralar evde izleyerek idare ediyorum
öpüştünüz mü peki? Oha! Sana ne
kendinizi aptal hissettiniz mi?evet özellikle gazetelerdeki ve tvlerdeki her haberi izlerken, okurken, hele hele politikacıları dinlerken sürekli!
birisine "Seni seviyorum," dediniz mi?evet
mektup yazdınız mı? hayır. çocukken askerdeki kuzenime yazardım ne bileyim onların komutanları tarafından okunduğunu! Ona hep “ne biçim bi komutanın var senin, hayvan herif, söyle de o hıyara arada bi izin versin sana diye yazardım. Garibim benim yüzümden kaç kez haftasonu izinsiz kalmıştı :)
sınava girdiniz mi? bu cumartesi ve Pazar giricem. Gene gitti güzelim haftasonum
bir şeyin üstesinden geldiniz mi?hep geliyoz herhalde. Boş boş oturmıyoruz burda
yeni birisiyle tanıştınız mı? bu sabah işe gitmek için taksiye bindim, yağmur çoktu, otobüs de yoktu, duraktan bi teyzeyi de taksiye müdahil ettim, kırıştık taksi parasını yarı yarıya.bu şekilde tanıştım kadınla
günlüğünüze yazdınız mı?blog yazıyom ya, bi de bu başımın belası ahiret anketi var. dahası ne olsun?
en sevdiğiniz filmi izlediniz mi? Hayır
hoşlandığınız birisiyle konuştunuz mu? Evet, nişanlımla sürekli.
birisine hediye verdiniz mi? hayır ama annemin doğum günü yaklaşıyo, haftaya vermem gerekecek, nişanlıya da hatırlatılacak
birisini özlediniz mi? evet, rahmetli babannemi çok hem de
birisiyle kucaklaştınız mı? evet nişanlım ile
anababanızla kavga ettiniz mi? bazen oluyo tabi, onların gözünde ben hala 32’sinde değil, 8’indeyim çünkü
bir arkadaşınızla kavga ettiniz mi? ben arkadaş arasında kavga sevmem, kavga ortamı gerer beni, kavga ortamı olduğu vakit çaktırmadan uzarım, ama benle alakası olmayan sokaktaki her kavgaya da ne hikmetse hemen dalarım, iki çift laf da ben çekmkiririm, hiç kusur kalmam
bir şeyden korktunuz mu? Evet, düğünümde 50 kiloya düşemeyip şuanki halimle (56) tüm davetliler tarafından “şişman gelin” olarak anılmaktan çok korkuyorum
En son ne zaman duş aldınız? Dün gece (yani pazar akşamı)
gece yemek yedinizmi? Evet, tüm insanlar gibi (ne salak bi soru bu böyle!)
Şu anda ne giyiyorsunuz? Ay bu soruda telefon sapıklarının sorduğu soruya benziyo. “Şu an üstünde ne var?” İş saatinde, ofisteyim, ne giyebilirim sen tahmin et bakiim!
yorgun musunuz?kesinlikle evet hele bi de 2 saattir bunları yazdım ya.
mutlu musunuz? mutluyum
pijama mı giyiyorsunuz? Evet geceleri. kışın hele asla gecelik giyemem, deli yattığım için, sabah kalktığımda tüm gecelik başıma geçmiş şekilde kalkıyorum
yemek yiyor musunuz? Malesef ne bulursam
birisiyle online olarak konuşuyor musunuz?hergün bence ile, arada nefin ile
Bu anketin bitmesine hazır mısınız? Rica ederim böyle iyi, hem kendi sinir katsayımı da denemiş oluyorum; hep merak ederdim insan nasıl katil olur diye
Bu anketi ne kadar zamandır yapıyorsunuz? Sabahtan beri.. sanki onunla doğdum, yapıştı elime
En sevdiğiniz sandviç? Bol mayonezli,az hardallı, füme etli, marul, domates ve kaşar türevi peynirli. İçi boş sandviçlerden nefret ederim, hani şu havayollarının verdiği cinsten. Sandviç dediğin şöyle yanlardan bakınca içi doluluktan taşmış gibi görünmeli.
Kahve mi, sıcak çikolata mı? Kahve tabiki
Sıcak mı, soğuk mu? Sıcak ama yazları frapesi de harika oluyo- hayır demem
Küçük mü büyük mü? Neyin? Soruyu tam olarak anlayamadım gayriye hanım.
Nasıl bir hava? Sevdiğim havayı mı soruyosun? Tabiki güneşli, ılık, yasemin kokulu, deniz ve güneş yağı kokmalı
Dantel mi, saten mi? pamuklu penyeler tercihim
Kırmızı mı, Mavi mi? yeteeeerrr. Sana ne. ben siyah beğeniyorum belki.neden 2 renkle sınırlıyorsunuz insanı?
Eski mi yeni mi? hö? ne anlamda bi soru bu, anlayamadım
Orası mı, burası mı? hö? (ben de bu soruyu sorana öncelikle şunu sorayım: anan mı eben mi?)
sevgiler, nihayet bitti!

Salı, Mart 14, 2006

EBE'yim

Herkes sobelenir de ben sobelenmez miyim? Canım hemşehrim aslıcım beni sobelemiş, ben kusur kalmiyim diye. İşte toplu iğnenin 4 x 4 'leri:
Yaşadığım 4 Yer:
ehe ehe heeüee, ayıptır sölemesi;
doğdum İzmir
büyüdüm İzmir
okudum İzmir
yaşıyorum İzmir
Defalarca İzlediğim ve İzleyebileceğim 4 Film:
İlla ki Şabanoğlu Şaban, Tosun Paşa, Süt Kardeşlerden oluşan Kemal Sunal üçlemesi
Shrek1 ve 2.si (valla şaka değil, bayılıyourm ben ona)
Özel Bir Kadın (ne bilim, defalarca izleyebilirim ben o kül kedisi masalını...fıırrk!)
Yüzüklerin Efendisi, tüm serisi (Ordaki Gollum adamımdır da..kıymetlimissss diyo ya ben orda ne oluyom biliyonuz mu? :P)
İzlediğim 4 TV programı (aslıcım şimdi bunlar dizi de olabilir mi? yoksa illa ki böyle ibo show (böğk) gibi bişey olmak mı zorunda? neyse ben dizileri de katıyorum:
Avrupa Yakası
Desperate housewives (yıllar önce de ally mc beal vardı; uğursuz (!) ev kadınları yokken de onu seyrederdim)
BBC prime'daki ready-steady and cook programı (adamlar 3 çeşit abuk sabuk yiyecek kullanarak 16 dakkada dünyayı pişiriyorlar.utanın..utanınnnn)
Cnbc'deki tüm sit-comlar (hayatta kaçırmam: hepsi süper!)
Tatil için gittiğim 4 yer:
Thailand (boru değil 4 kez gittim ve toplam 6 ay kaldım ben o memlekette. tavsiye ederim)
USA- Florida-Miami (malesaf sadece 15 gün)
Avrupa (bilumum ülkeleri-ayıptır sölemesi ben pek severim gezmeyi- 4 taneyi nereme sığdırayım?)
Dubai-Bahreyn
Özel not: Valla küfür etmeyin arkadaşlar; bakınız ben bugüne kadar hiçbir zaman yıllık izin kullanamadım, çalıştığım hain şirketler hep hasta olduğumda,işim çıktığımda gelemediğimden kestikleri için izinlerimi, ben de hep bayram tatillerinde izinliydim. eh turların cazibesine kapılıyo insan haliyle)
Bi özel not daha: Çeşme, Ada, Urla (bunlar zaten hep hayatımda, yazın her haftasonu....onlarsız olmaz)
Yaptığım 4 iş: (aslıcım ilkinden mi en sondakinden mi başlıycaz?-neyse ben gene kafama göre takılayım)
Şu an- bir şirketin operasyon müdürü
Yine şu an- Aynı zamanda özel üniversitede öğretim görevlisi (patron izin verdi sağolsun da bakın gene gitti benim yıllık izinlerim işte..söylüyom inanmıyonuz!)
Daha eskisi - Tütün firmasında boctan ishler sorumlusu
Onun da eskisi - boya fabrikasında gene aynı görevin sorumlusu
En çok sevdiğim 4 yemek:
Balık ve her nev'i deniz ürünü (hele kalamar yok mu? mııımm misss)
Zeytinyağlı lahana ve yaprak sarması (kuşüzümlü ve fıstıklı olacak)
Fava
Ot kavurması (üstüne yumurta da kırılacak tabi)
Şu anda olmak istediğim 4 yer:
Olmak istediğim yerdeyim aslında ama ahh, şimdi olsa da şurda olsam dediğim yerler kesinlikle İzmir'e dönmek koşuluyla olacak tabi ki:
Pasifik bir ada (ben diyim Maldivler, siz deyin Mauritus falan) uzanmışım kumsala olayı...
New york'da deli gibi alışveriş yapayım
Paris'te parizien bir müzik eşliğinde bir kafede dışarda oturup kahvemi içeyim
Cunda adası ya da bozcada'da tarihin halen yaşadığı ve korunduğu bir yerde taş plaktan bir münir nurettin eşliğinde çok değil- 1 tek rakı ile denize bakıp efkarlanmak ve halime şükretmek isterdim
Sobelediğim 4 arkadaşım:
Yahu herkes sobelenmiş bu konuda, kaldı mı sobelenmeyen? Varsa farzetsin ki ben sobeledim. Ebe sensin arkadaşım... Her kim sobelenmeden bunu okuyosa, bilsin ki EBE!

Perşembe, Mart 09, 2006

ben geldim.

biliyorum çok boşladım seni günlük. ve değerli derman ablalarını... ama napiyim canım sıkkındı. gerçi hala sıkıntım geçmedi. merak ediyosunuz biliyorum; toplu iğnenin nesi var diye. malumunuz ben evleneceğim ya; tüm sorun benim aylardır en istemediğim tarihe gün alınması ve bunda benim yapacağım hiçbir şeyin olmaması. eh tabi erkek tarafının "düğünü erkek tarafı yapar" mantığıyla mecburi bir tarih. tabi bende de "sona kalan dona kalır" mantığı ile karşıt bir görüş... uzlaşmasız kabullenme... ki bana çok tezat. ama insan sevince susuyor mu? yoksa bana mı öyle geliyo. benim düğünüm ama ben sessiz...
meraklısına not: ben izmirli, nişanlım istanbullu. oturacağımız yer izmir. nikahlanacağımız ve düğünümüzün yapılacağı yer: istanbul. düğün günü: günlerden pazar, akşam saatleri :(
umarım izmirden gelemeyecek olan boş masalara bakıp bakıp üzülmem.

Cuma, Mart 03, 2006

iyi değilim ben. canım sıkkın. içim acıyo. hiç bir şeyi bilmiyorum artık. ne doğruyu ne de yanlışı, kim haklıyı kim haksızı, ne oyun oynamayı ne de oynatmayı. korkuyorum da. zaten ben bilmekten değil, bilmemekten korkuyorum.

Çarşamba, Mart 01, 2006

1 kadının anatomisi

1 kadın.
Mesleği: Bakan
Neyin bakanı: Şeyin bakanı... yani biz kadınların
Ne yapmış: Bugüne kadar benim bildiğim pozitif bir faaliyeti yok.
Ne yapmamış: Malatyadaki yavrular, psikopat hela temizlikçileri tarafından hortumla dövülüp sıcak suyla haşlanırken kendisi Londra’da ısrarlara rağmen dönmemişti.
Ben neden taktım: Kadınlara yönelik pekçok sivil toplum örgütünü mahkemeye vermiş bu bakan.
Neden: Çünkü bu kadın örgütleri zat-ı alilerinin makamına faks yoluyla protesto göndermişler.
Neden protesto etmişler: Çünkü bu bakan anayasada yer alacak olan “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi” sözleşmesine imza atmamış
Peki bakan ne yapmış: Kendisine faks yoluyla protesto gönderen bilinçli hemcinslerini mahkemeye vermiş.
Kim bu bakan: 1 kadın
Protestocu kim: 1 kadın
Ben kimim: 1 kadın.